Kürtçe müzik hiçbir zaman bu kadar kişiliksiz olmamıştı
- İnsan hislerinin pazarlanması gündemde. Bu da Kürtçe müziğin içine giren bir sömürü. Maalesef hiçbir zaman Kürtçe müzik, bu kadar asaletsiz ve kişiliksiz olmamıştı. Mihemed Şexo, M. Arif Cizrawî, Aram Tîgran, Xarabetê Xaco, Miradê Kinê, Meryemxan, Ayşe Şanların ruhunu artık göremiyoruz.
Kürt
müziği yeni tarzlar ve ezgilerle gittikçe zenginleşiyor. Ardımızda
bıraktığımız yılda ‘SAR’ albümüyle Kürtçe müzik deryasına giren Xalit
Tarî, Kürtçe müziğe özgün bir soluk kattı.
Parçalarında teatral bir formla beraber damaklara şiirsel bir tat da veren Tarî, bir parçasında ‘Berxik’ (Kuzu) deyip karanlıkta kaybolmuş bir kuzunun yaşadığı korku ve ürküntüyü yaşatıyor dinleyenine. ‘Xorto’ (Genç Oğlan) ile uyarıyor: “Evîn ne heneko yî xorto rastgo yî.” (Aşk şakaya gelmez delikanlı, gerçekliktir.) Bunların yanında kabullenemeyişlerimizi de Xorto’ya yükleyip fısıldıyor: “Ma derwêş çima çû xorto! Û ji edûla şûvxezal re nebû yar!” (Neden gitti dersin Derwêş, delikanlı! Körpe ceylan Edûlê’ye yar olmadı.)
Tarî, şu sıralar yapılan müziğin sözlerinin taklit ve kültürsüz olduğunu düşünüyor; müziğin siyasi literatürden kurtulup edebi geleneğe dayandırılması gerektiğine dikkat çekip ekliyor: “Modern Kürt müziğinde şiir dili kullanılırsa özgün bir ruhun doğacağı, bu biçarelik ve ölgünlükten kurtulacağımız kanısındayım.”
Alternatif Kürt müziği için yapılan “Pek duyulmuyor, popülerleşemiyor” gibi şikayetler için de Tarî, “Kitlelere ulaşabilen müzik, alternatif olmaktan çıkmış, artık ölmüştür zaten” diyor.
İkinci albüm çalışmalarına başladığının müjdesini veren Xalit Tarî ile ilk albumü ‘SAR’ ve Kürt müziğinin durumu üzerine konuştuk.
İlk albümle başlayalım... ‘SAR’ nasıl çıktı? Neden ‘SAR’?
‘SAR’, 2016’nın Aralık’ında Ahenk Müzik’ten çıktı. Aslına bakarsak albüm hazırlanışı hep ertelenen, yıllara yayılan bir emeğin ürünü. Albümde ‘Sar’ adında bir parça yok; fakat albümün konseptini genel olarak teatral, farklı bir formda yaptık. Parçaların içeriğiyle insan psikolojisinin ağı örülüyor. Aşk, macera, kaybediliş ve kaosun yüreğimize ve kulağımıza nihai çınlaması oluyor. Herkesten önce kırılmış bir anne, derin düşüncelerde bir başına mırıldanıyor. Bu parçanın hikayesinde ruhlarının derinliklerinde acılarıyla kadın kahramanların bahtsızlığı var. Ardından albümde paylarına mutluluk düşmemiş, umutları ve karamsarlıkları hep aynı yolda boğaz boğaza olan Kürdün kahraman kadın ve erkeklerinin şavaşları, aşkları ve ‘Kurdewarî’ cefaları var. Ruhları aşk, his, yitmişlik ve psikolojik bir kaos ile karşı karşıya. Ayrıca kanlı bir trajedi… Ama renkli de bir rüya… Bu yüzden de ‘SAR’.
Parçalardaki konular, melodi ve ritmleriyle yaygın Kürt müziğinden farkı. Batı enstrümanlarının tınılarıyla yaptığınız bu müziğin ardında yatan nedir?
Sınırları bulan biri olarak ruhun dinamik olduğunu, sürekli bir alıp verme içerisinde olduğunu, herhangi bir coğrafyada sabit durmadığını düşünüyorum. Sanatta alıp-verme, değişim, yabancı kültürlerden etkilenme, zaman içerisinde olağan bir diyalektik olmuştur. Sanatta, özel olarak da müzikte “arayış” önemli ve kaçınılmaz bir olaydır. Aynı zamanda bu, sanatın doğasında da mevcut. Ancak kişi, dili ve kültürel motifleriyle sanatsal etnik formlarını kendi evreniyle buluşturmalı ve bunlara sarılmalı. Bu formları taklit ve kötü etkileşimlerden korumalı. Sanatçı, serüveninde edebi kültürünün zenginliğini ve şiiri yoldaş edinmeli ve bu normlar üzerinden müziğini geliştirip heybetli kılmayı bilmelidir ki eserleri coğrafyasının sınırlarına takılmasın. Bu sayede evrensel müzik, Kürtçe müzikten bihaber kalmamalı; keza Kürt müziği de evrensel, modern dünya müziğinden haberdar olmalı.
Sözlerin ruhta uyandırdığı melankoniye gelelim. Bizim göremediklerimiz neler?
Kuşkusuz bir melankoni var ve bu hissediliyor. Zaten kişi dinlediği bir müziği değerlendirirken “Melankonik bir parça! Ne kadar da duygu yüklü bir ezgi” gibi düşünlerde bulur kendini. Bu da parçaların serüvenlerini, yaşanmışlıklarını ortaya çıkarıyor. Çünkü aynı zamanda ruhunda iz bırakan deneyimlerini çağrıştırıyor. Ancak göremediğimiz ya da anlayamadığımız, bilinçaltımızda yatan endişelerle hayatta bir yerlere yetişme telaşının altında yaralarımızın hikayelerini hatırlanması var.
Son zamanlarda alternatif Kürtçe müziğin belirgin olmadığı tartışmaları yapılıyor. Sizce alternatif Kürtçe müzik daha yaygın olamaz mı? Ya da alternatif müzik, zaten yaygın olmamalı mı?
Alternatif Kürtçe müzik, adıyla zaten kendini belli ediyor. Her şeyden önce alternatif müzik, “ötekinin” müziğidir. Kitlelere ulaşan, popüler müziktir. Bu da dinleyici kitlesinin aynı normlar ve hislerle beraber aynı toplumsal reflekslerle kavrulduğu anlamına geliyor. Bu kitleler, müziği aynı zevk ve hüzünle tüketebilir ve aynı müzikle ağlayabilir. Burada ölçülerin ve hislerin ortak olduğunu görebiliyoruz. Bu da popüler müziğin sorununu ortaya çıkarıyor. Buna karşın alternatif müzik, bir eleştiri ve reaksiyon olarak ortaya çıkıyor ve “İnsanlar bütün gerçeklikleriyle birbirine benziyor” iddiasına başkaldırıyor. Çünkü bu iddia, özgün kişiliğin ölümü demektir. Kanaatimce alternatif müzik, kendini büyük kitlelere ulaştırdığında artık ölmüştür.
Bazı çevreler, “Kürtçe müzikte bir kriz yaşanıyor” tartışması yürütüyor. Bir kriz ya da bir tekrardan bahsedebilir miyiz?
Ben de aynı fikirdeyim. Bir kargaşa ve kendini tekrarlama durumu var. Bunlar da Kürtçe müziğin kapısındaki tehlikeler. Tekrarlama, simülatif formlarla Kürtçe müziğin merkezinde yer edinmiş. Artık insan hislerinin pazarlanması gündemde. Bu da Kürtçe müziğin içine giren bir sömürü. Maalesef hiçbir zaman Kürtçe müzik bu kadar asaletsiz ve kişiliksiz olmamıştı. Bu satırlarla Kürtçe popüler müzikten bahsettiğimi herkesin bilmesini isterim. Bu genelleme, geçen senelerin kötü bir simülasyonu. Üç nesil değişerek bu noktaya kadar gelinmiş.
Dengbêjlik genel kültürünü bir tarafa bırakırsak elimizde sadece kısa bir Kürtçe müzik kültürü kalıyor. Ancak bugün o bile yok! Mihemed Şexo, M. Arif Cizrawî, Aram Tîgran, Xarabetê Xaco, Miradê Kinê, Meryemxan, Ayşe Şanların ruhunu artık göremiyoruz. O ruhu, bugünkü Kürçe müzik ruhundan uçurttuk. Yani benim demek istediğim kültürel Kürt müziği yaptıkları iddiasında olup modern Kürtçe müziği eleştirip suçlayanların bilmesi gerekir ki, onlar Kurdî müzikten uzaklar. En kötüsü de kültürel müzikten uzak olmaları. Birkaç modern müzik denemesi de aynı durumda. Ancak tüm bunlara rağmen modern müzikten umutluyum. Çünkü modern müzik anlayışı, sanatın bir hapishane olmadığının bilincinde. Ayrıca sanatın şiir, kültür ve Kurdî bir ruhla sulanması gereken bir çöl olduğunun farkında.
His pazarcılığından vazgeçelim!
Yeni albüm çalışması var mı?
İkinci albüm için çalışmalara başladık. Bu albümde de farklı bir konsept, çeşitli müzik enstrümanlarıyla yoğrulmuş ezgilerle dinleyenlerin karşısına çıkmayı planlıyorum. Dilde de yine Kürtçe şiirler tadının olması için de çaba sarf edeceğim. Müzik anlayışında değişime çok değer veriyorum. Dinamik bir sanat bakışı, hislerin ve fikirlerin değerini daha da anlamlandıracaktır. Bu, kişiyi egodan uzaklaştırıp kültür ve medeniyete ulaştıracaktır.
İyi ve başarılı bir müzisyen olduğum iddiasında değilim. Ancak daha önce de değindiğim gibi Kürtçe müzik dinleyicilerinin model ve prototipleri ile dinlediklerinin zengin bir içeriğe sahip müziğe doğru evrilmesi gerekir. Kürt müzisyenlerin his pazarcılığından, bu şerbet içiciliğinden vazgeçmesi gerekir. Amacım “kötü dinleyicilerin” doyumu ve hoşnutluğu değil, asıl olan değişim için bir kaos. Kısaca bu ve yapacağım diğer sanatsal çalışmalarım bu inanç ve düşüncede olacak.
Popülizm grupları dağıttı
Bir ara Kürtçe müzikte grup modası yaygındı. Ancak gittikçe grupların kaybolduğunu görüyoruz. Nereye kayboluyor bu gruplar?
Evet, geride bıraktığımız yıllarda bir grup popülaritesi vardı. Müzikal çalışmalar, kolektif bir çalışmayla yapılıyordu. O sıralarda kurulan kültür-sanat kurumları, heyecanla karşılanıyordu ve ardından birçok kültürel-sanatsal çalışma çabaları ortaya çıkıyordu. Yine bu sıralarda müzikal denemeler yapıldı. Açıkçası bu çalışmalar başarılıydı ve Kürtçe müziğin geleceği için büyük umutlardı. Fakat bunlar da popülist kültürün etkisinden paylarına düşeni aldılar. Bu popülist etki yüzünden grupların ruhiyeti kayboldu ve birçok grup dağıldı.
Arjen Arî, ondan sonra Celadet, Qedrîcan, Baba Tahir... Modern Kürt şiirinde benim için özel bir yerleri var. Onlar Kürt edebiyatının başarılarıdır. Rojen Barnas da aynı kıymette. Eğer modern, etnik ve milli Kürt müziği şiir dilini kullanırsa özgün bir ruhun doğacağı ve bu biçarelik ve ölgünlükten kurtulacağımız kanısındayım. Parçalarda kullanılan dilin muhakkak değiştirilmesi gerek. Ayrıca sözlerin taklit, kültürsüz olmaktan; siyasi, ajitatif literatürden kurtulup edebi geleneğe dayandırılması gerek. Ulusallaşma ve Kurdewarî bir ruh, ancak bu yolla gelişebilir. Artık Med torunları, dilleri ve kültürüyle harmanlanmalı ve bu ruhu hissetmeli. Bunun yanında sanatsal değerlerini dünya sanatlarıyla buluşturup dünya halklarına ulaştırmalı. Bu yüzden Arjen Arî, benim için yüreğimizdeki tüm hisleri haykırmak için başvurabileceğimiz bir külttür.
Parçalarında teatral bir formla beraber damaklara şiirsel bir tat da veren Tarî, bir parçasında ‘Berxik’ (Kuzu) deyip karanlıkta kaybolmuş bir kuzunun yaşadığı korku ve ürküntüyü yaşatıyor dinleyenine. ‘Xorto’ (Genç Oğlan) ile uyarıyor: “Evîn ne heneko yî xorto rastgo yî.” (Aşk şakaya gelmez delikanlı, gerçekliktir.) Bunların yanında kabullenemeyişlerimizi de Xorto’ya yükleyip fısıldıyor: “Ma derwêş çima çû xorto! Û ji edûla şûvxezal re nebû yar!” (Neden gitti dersin Derwêş, delikanlı! Körpe ceylan Edûlê’ye yar olmadı.)
Tarî, şu sıralar yapılan müziğin sözlerinin taklit ve kültürsüz olduğunu düşünüyor; müziğin siyasi literatürden kurtulup edebi geleneğe dayandırılması gerektiğine dikkat çekip ekliyor: “Modern Kürt müziğinde şiir dili kullanılırsa özgün bir ruhun doğacağı, bu biçarelik ve ölgünlükten kurtulacağımız kanısındayım.”
Alternatif Kürt müziği için yapılan “Pek duyulmuyor, popülerleşemiyor” gibi şikayetler için de Tarî, “Kitlelere ulaşabilen müzik, alternatif olmaktan çıkmış, artık ölmüştür zaten” diyor.
İkinci albüm çalışmalarına başladığının müjdesini veren Xalit Tarî ile ilk albumü ‘SAR’ ve Kürt müziğinin durumu üzerine konuştuk.
İlk albümle başlayalım... ‘SAR’ nasıl çıktı? Neden ‘SAR’?
‘SAR’, 2016’nın Aralık’ında Ahenk Müzik’ten çıktı. Aslına bakarsak albüm hazırlanışı hep ertelenen, yıllara yayılan bir emeğin ürünü. Albümde ‘Sar’ adında bir parça yok; fakat albümün konseptini genel olarak teatral, farklı bir formda yaptık. Parçaların içeriğiyle insan psikolojisinin ağı örülüyor. Aşk, macera, kaybediliş ve kaosun yüreğimize ve kulağımıza nihai çınlaması oluyor. Herkesten önce kırılmış bir anne, derin düşüncelerde bir başına mırıldanıyor. Bu parçanın hikayesinde ruhlarının derinliklerinde acılarıyla kadın kahramanların bahtsızlığı var. Ardından albümde paylarına mutluluk düşmemiş, umutları ve karamsarlıkları hep aynı yolda boğaz boğaza olan Kürdün kahraman kadın ve erkeklerinin şavaşları, aşkları ve ‘Kurdewarî’ cefaları var. Ruhları aşk, his, yitmişlik ve psikolojik bir kaos ile karşı karşıya. Ayrıca kanlı bir trajedi… Ama renkli de bir rüya… Bu yüzden de ‘SAR’.
Parçalardaki konular, melodi ve ritmleriyle yaygın Kürt müziğinden farkı. Batı enstrümanlarının tınılarıyla yaptığınız bu müziğin ardında yatan nedir?
Sınırları bulan biri olarak ruhun dinamik olduğunu, sürekli bir alıp verme içerisinde olduğunu, herhangi bir coğrafyada sabit durmadığını düşünüyorum. Sanatta alıp-verme, değişim, yabancı kültürlerden etkilenme, zaman içerisinde olağan bir diyalektik olmuştur. Sanatta, özel olarak da müzikte “arayış” önemli ve kaçınılmaz bir olaydır. Aynı zamanda bu, sanatın doğasında da mevcut. Ancak kişi, dili ve kültürel motifleriyle sanatsal etnik formlarını kendi evreniyle buluşturmalı ve bunlara sarılmalı. Bu formları taklit ve kötü etkileşimlerden korumalı. Sanatçı, serüveninde edebi kültürünün zenginliğini ve şiiri yoldaş edinmeli ve bu normlar üzerinden müziğini geliştirip heybetli kılmayı bilmelidir ki eserleri coğrafyasının sınırlarına takılmasın. Bu sayede evrensel müzik, Kürtçe müzikten bihaber kalmamalı; keza Kürt müziği de evrensel, modern dünya müziğinden haberdar olmalı.
Sözlerin ruhta uyandırdığı melankoniye gelelim. Bizim göremediklerimiz neler?
Kuşkusuz bir melankoni var ve bu hissediliyor. Zaten kişi dinlediği bir müziği değerlendirirken “Melankonik bir parça! Ne kadar da duygu yüklü bir ezgi” gibi düşünlerde bulur kendini. Bu da parçaların serüvenlerini, yaşanmışlıklarını ortaya çıkarıyor. Çünkü aynı zamanda ruhunda iz bırakan deneyimlerini çağrıştırıyor. Ancak göremediğimiz ya da anlayamadığımız, bilinçaltımızda yatan endişelerle hayatta bir yerlere yetişme telaşının altında yaralarımızın hikayelerini hatırlanması var.
Son zamanlarda alternatif Kürtçe müziğin belirgin olmadığı tartışmaları yapılıyor. Sizce alternatif Kürtçe müzik daha yaygın olamaz mı? Ya da alternatif müzik, zaten yaygın olmamalı mı?
Alternatif Kürtçe müzik, adıyla zaten kendini belli ediyor. Her şeyden önce alternatif müzik, “ötekinin” müziğidir. Kitlelere ulaşan, popüler müziktir. Bu da dinleyici kitlesinin aynı normlar ve hislerle beraber aynı toplumsal reflekslerle kavrulduğu anlamına geliyor. Bu kitleler, müziği aynı zevk ve hüzünle tüketebilir ve aynı müzikle ağlayabilir. Burada ölçülerin ve hislerin ortak olduğunu görebiliyoruz. Bu da popüler müziğin sorununu ortaya çıkarıyor. Buna karşın alternatif müzik, bir eleştiri ve reaksiyon olarak ortaya çıkıyor ve “İnsanlar bütün gerçeklikleriyle birbirine benziyor” iddiasına başkaldırıyor. Çünkü bu iddia, özgün kişiliğin ölümü demektir. Kanaatimce alternatif müzik, kendini büyük kitlelere ulaştırdığında artık ölmüştür.
Bazı çevreler, “Kürtçe müzikte bir kriz yaşanıyor” tartışması yürütüyor. Bir kriz ya da bir tekrardan bahsedebilir miyiz?
Ben de aynı fikirdeyim. Bir kargaşa ve kendini tekrarlama durumu var. Bunlar da Kürtçe müziğin kapısındaki tehlikeler. Tekrarlama, simülatif formlarla Kürtçe müziğin merkezinde yer edinmiş. Artık insan hislerinin pazarlanması gündemde. Bu da Kürtçe müziğin içine giren bir sömürü. Maalesef hiçbir zaman Kürtçe müzik bu kadar asaletsiz ve kişiliksiz olmamıştı. Bu satırlarla Kürtçe popüler müzikten bahsettiğimi herkesin bilmesini isterim. Bu genelleme, geçen senelerin kötü bir simülasyonu. Üç nesil değişerek bu noktaya kadar gelinmiş.
Dengbêjlik genel kültürünü bir tarafa bırakırsak elimizde sadece kısa bir Kürtçe müzik kültürü kalıyor. Ancak bugün o bile yok! Mihemed Şexo, M. Arif Cizrawî, Aram Tîgran, Xarabetê Xaco, Miradê Kinê, Meryemxan, Ayşe Şanların ruhunu artık göremiyoruz. O ruhu, bugünkü Kürçe müzik ruhundan uçurttuk. Yani benim demek istediğim kültürel Kürt müziği yaptıkları iddiasında olup modern Kürtçe müziği eleştirip suçlayanların bilmesi gerekir ki, onlar Kurdî müzikten uzaklar. En kötüsü de kültürel müzikten uzak olmaları. Birkaç modern müzik denemesi de aynı durumda. Ancak tüm bunlara rağmen modern müzikten umutluyum. Çünkü modern müzik anlayışı, sanatın bir hapishane olmadığının bilincinde. Ayrıca sanatın şiir, kültür ve Kurdî bir ruhla sulanması gereken bir çöl olduğunun farkında.
His pazarcılığından vazgeçelim!
Yeni albüm çalışması var mı?
İkinci albüm için çalışmalara başladık. Bu albümde de farklı bir konsept, çeşitli müzik enstrümanlarıyla yoğrulmuş ezgilerle dinleyenlerin karşısına çıkmayı planlıyorum. Dilde de yine Kürtçe şiirler tadının olması için de çaba sarf edeceğim. Müzik anlayışında değişime çok değer veriyorum. Dinamik bir sanat bakışı, hislerin ve fikirlerin değerini daha da anlamlandıracaktır. Bu, kişiyi egodan uzaklaştırıp kültür ve medeniyete ulaştıracaktır.
İyi ve başarılı bir müzisyen olduğum iddiasında değilim. Ancak daha önce de değindiğim gibi Kürtçe müzik dinleyicilerinin model ve prototipleri ile dinlediklerinin zengin bir içeriğe sahip müziğe doğru evrilmesi gerekir. Kürt müzisyenlerin his pazarcılığından, bu şerbet içiciliğinden vazgeçmesi gerekir. Amacım “kötü dinleyicilerin” doyumu ve hoşnutluğu değil, asıl olan değişim için bir kaos. Kısaca bu ve yapacağım diğer sanatsal çalışmalarım bu inanç ve düşüncede olacak.
Popülizm grupları dağıttı
Bir ara Kürtçe müzikte grup modası yaygındı. Ancak gittikçe grupların kaybolduğunu görüyoruz. Nereye kayboluyor bu gruplar?
Evet, geride bıraktığımız yıllarda bir grup popülaritesi vardı. Müzikal çalışmalar, kolektif bir çalışmayla yapılıyordu. O sıralarda kurulan kültür-sanat kurumları, heyecanla karşılanıyordu ve ardından birçok kültürel-sanatsal çalışma çabaları ortaya çıkıyordu. Yine bu sıralarda müzikal denemeler yapıldı. Açıkçası bu çalışmalar başarılıydı ve Kürtçe müziğin geleceği için büyük umutlardı. Fakat bunlar da popülist kültürün etkisinden paylarına düşeni aldılar. Bu popülist etki yüzünden grupların ruhiyeti kayboldu ve birçok grup dağıldı.
Arjen Arî benim için bir kült
Albümde
Arjen Arî ruhiyetinin izleri göze çarpıyor. Bundan önce de Kürt
müzisyenler, Arî’nin şiirlerini besteleyip söylemişti. Arjen Arî’nin
şiirlerinin Kürt müziğine yakıştığı söylenebilir mi?Arjen Arî, ondan sonra Celadet, Qedrîcan, Baba Tahir... Modern Kürt şiirinde benim için özel bir yerleri var. Onlar Kürt edebiyatının başarılarıdır. Rojen Barnas da aynı kıymette. Eğer modern, etnik ve milli Kürt müziği şiir dilini kullanırsa özgün bir ruhun doğacağı ve bu biçarelik ve ölgünlükten kurtulacağımız kanısındayım. Parçalarda kullanılan dilin muhakkak değiştirilmesi gerek. Ayrıca sözlerin taklit, kültürsüz olmaktan; siyasi, ajitatif literatürden kurtulup edebi geleneğe dayandırılması gerek. Ulusallaşma ve Kurdewarî bir ruh, ancak bu yolla gelişebilir. Artık Med torunları, dilleri ve kültürüyle harmanlanmalı ve bu ruhu hissetmeli. Bunun yanında sanatsal değerlerini dünya sanatlarıyla buluşturup dünya halklarına ulaştırmalı. Bu yüzden Arjen Arî, benim için yüreğimizdeki tüm hisleri haykırmak için başvurabileceğimiz bir külttür.
Gerçekten güzel yazılar paylaşmışsınız. Ellerinize sağlık. Benimde blogumu ziyaret edermisiniz.
YanıtlaSilzimane--kurdi.blogspot.com